YETİŞKİN OLMAYA DAİR..

YETİŞKİN OLMAK

Bebeklikten çocukluğa, çocukluktan ergenliğe, ergenlikten yetişkinliğe doğru devam eden bir süreci yaşıyoruz hepimiz. Bu süreçler esnasında tamamlanamayan bazı duygu ve ihtiyaçlarımızı hayatlarımız boyunca tamamlama çabası içine girebiliyoruz.  Bebeklikte veya çocuklukta tamamlanamamış isteklerimizi yetişkin hayatımızda akademik olarak çok başarılı olsak da, çok iyi bir şirkette çok iyi işler yapıyor olsak da, duygusal bağ kurduğumuz insanlarla çocukluk ihtiyaçlarımızı karşılamaya devam edebiliyoruz.

 Çocuklukta işe yarar gözüken davranışları yetişkinliğe taşıyıp, yetişkinliğe uygun olmayan, sorumluluktan uzak olan davranışları sürdürebiliyoruz. Küsmek davranışı bunlara örnek olarak verilebilir. Çocuklukta bir şeyleri elde etmede işe yarayan çocukluk davranışı yetişkinlikte çokta işe yaramasa da bunu sürdüren insanların sayısı oldukça fazladır. Aynı şekilde şikâyet etmek davranışı da sürdüren birçok yetişkin vardır. Çocuklukta kavga ettiğimizde, kavga ettiğimiz kişiyi annemize şikâyet ettiğimizde ve annemizin de ona kızıp bizi haklı gördüğü, koruduğu, kolladığı davranış biçimini yetişkinlikte sürdüren birçok insan vardır. İş yerlerinde patronlara yapılan çalışma arkadaşlarıyla ilgili şikâyetler buna örnek olabilir. Bu davranış size uzun süreli bir katkı sağlamayacağı gibi oldukça çocuksu görünüp iş ilişkilerimizi de olumsuz etkileyecek niteliktedir. Yetişkin olmaktan uzak bu tarz davranışları sürekli yenilemek bizi bir başkasına bağımlı kıldığı gibi ilişkilerimizde de olumsuz sonuçlara yol açacaktır.

Çocuklarımızı yetiştirirken kendilerine ve çevrelerine sağlayacağımız uyumla beraber onların yetişkin olmalarına da katkı sağlayabiliriz. Yetişkinlik sadece yaşla gelen bir olgunluk değil. Hayatta yaptığımız davranışların sonuçlarını görmek, kabul etmek ve üstesinden gelebilmek kavramlarını da içeriyor. Yaşı 30 olmuş fakat ihtiyaçları sürekli olarak başkaları tarafından karşılanmış olan kişiler yetişkin olmaktan oldukça uzak ve hayatlarındaki her şeyden sürekli olarak şikâyet eden bireyler olarak hayatlarına devam ediyorlar.

Küçük yaşta sorumluluklarını öğrenmeye açık olan çocuklarda ise bu durum daha faklı olabiliyor. Sorumluluklarını alıp, sorunlarına çözüm bulma becerilerini geliştirip, şikâyet etmek, kadere küsmek yerine çözüm önerileriyle dolup taşabiliyorlar. Hayatlarına, işlerine ve başarılarına uyum sağlama konusunda çok daha fazla avantajlı olabiliyorlar. Kendi yetersizlikleri sebebiyle aşırı korumacı olan aileler ise çocuklarına aslında ne kadar büyük bir kargaşanın içine bıraktıklarından habersiz kendilerince onları koruyorlar. Bunun bedelini de yetişkin görünümlü ama duygusal olarak sürekli birilerine bağımlı olarak yaşayan bireyler ödüyorlar.